Urla’da kavela-zıvana tekniğiyle çivisiz inşa edilen Hippoi Teknesi, 360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği’nin “Homeros’un İzinde” projesi kapsamında 30 Ağustos’ta Ege’ye açılarak Odysseia’nın antik rotasını çağdaş bir “yaşayan arkeoloji” deneyimine dönüştürüyor. İlk duraklar Foça, Ayvalık ve Bozcaada; rüzgârın yazdığı haritada güvenlik, çevresel hassasiyet ve eğitim ön planda.
Gözden kaçırmayın

Ege’nin tuzlu rüzgârı, Urla kıyılarında yola çıkmaya hazırlanan Hippoi Teknesinin yelkenlerine şimdiden doluyor. 360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği’nin “Homeros’un İzinde Tarihe Yolculuk” girişimi, yalnız bir deniz seyri değil; geçmişle bugün arasında kurulan diri bir köprü. Hiç çivi kullanılmadan, kavela-zıvana tekniğiyle inşa edilen ve baş bodoslamasında at figürü taşıyan Hippoi; 30 Ağustos’ta, hava koşulları elverdiği anda, Ege kıyıları boyunca uzanan antik rotayı yeniden adımlayacak. Projenin lansmanı, teknenin kalkış yapacağı Urla sahilinde yapıldı; yerel yöneticiler, akademisyenler, deniz tutkunları ve meraklı çocuklar aynı ufka bakarak “yola çıkış”ın heyecanını paylaştı. Destekçiler arasında EnerjiSA’nın bulunması, kültür mirası odaklı bu deniz yolculuğuna kamusal-özel ortaklığın önemini de ekliyor.
Çivisiz yapı, yaşayan arkeoloji
Antik çağın tersanelerinden bugüne uzanan bir marangozluk hafızası, kavela-zıvana yöntemiyle adım adım can buldu. Bu teknik, gövdedeki tahtaların birbirine ahşap pimler ve geçmelerle kilitlenmesini sağlıyor; böylece Hippoi Teknesi dalgada “tek parça” gibi davranıyor. Bu seçim, salt nostaljik bir jest değil; deneysel arkeoloji açısından yaşayan bir laboratuvar. Teknenin her çıtası, Homeros’un dizelerinde yankılanan Odysseia dünyasının bir parçası gibi ele alındı. Ustalar, yapım sürecinde klasik dönemin alet mantığını ve iş disiplini anlayışını günümüze taşıdı; modern malzemelerle kestirme yapmak yerine antik yöntemi sadakatle izlediler. Böylece ortaya, Ege kültür evreninin taşıyıcısı ve nehirlerden denize uzanan eski rotaların hatırlatıcısı bir gemi çıktı.
Rotanın ilk durakları rüzgârla yazılacak
Hippoi Teknesi, antik seyrüsefer geleneğine uygun biçimde, rüzgârı ve akıntıyı okuyarak hareket edecek. Kaptan Serim Paker’in vurguladığı gibi modern denizcilikteki sabit takvimler bu projede bir kenara bırakılıyor; rota denizde, rüzgârın kompasıyla anlık güncellenecek. İlk duraklar olarak Foça, Ayvalık ve Bozcaada öne çıkıyor. Açık güverte düzeni, ekibi doğayla baş başa bırakıyor; liman manevralarında ve dar geçişlerde devreye girecek 10 kürek, antik çağın ritmini bugüne taşıyacak. Yelkenle ilerlerken, Ege’nin kaprisli hava pencerelerini kollamak, beklenmedik fırtına ceplerini hesap etmek, kıyı güvenliği ve yerel seyir kurallarıyla uyumlu kalmak bu yolculuğun temel prensipleri olacak.
Homeros’un denizine çağrı
İzmir doğumlu kabul edilen Homeros, Odysseia’da bir kıtanın kıyılarına yalnız kahramanların kaderini değil, Ege denizciliğinin bilgisini de yazdı. Hippoi Teknesi bu bilgiye, bir metni okumak yerine bir denizi okuyarak yaklaşıyor. Projenin kurucu isimlerinden Sidar Duman’ın işaret ettiği gibi, Akdeniz’de yazının sönümlendiği dönemlerin ardından yeniden bir “ışık” yakan ozanın mirası, bugün sahici bir kültür transferine dönüştürülüyor. Yol üzerinde uğranacak kıyılarda yerel ozanların, deniz emekçilerinin ve kıyı halkının hikâyeleri dinlenecek; Troya bölgesinden Bozcaada’ya uzanan sözlü tarih damarları, Odysseia’nın epik sesiyle yan yana getirilecek. Böylece metin, masaya kapanarak değil, Ege’nin rüzgârına karışarak “okunacak”.
“Vazgeçmek yok” diyen bir ekip
Dernek Başkanı Mualla Erkurt’un yıllardır altını çizdiği “vazgeçmek yok” mottosu, bu yolculuğun motoru. 360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği, 21 yıldır antik denizcilik mirasını iz sürer gibi takip ediyor; batıklardan arkeolojik kayıtlara, müze arşivlerinden kıyı halklarının hatıralarına uzanan büyük bir saha çalışması yürütüyor. Hippoi Teknesi de bu emeğin en görünür simalarından biri. Ekip, yalnız tarih anlatmıyor; atölyeler, açık deniz eğitimleri ve liman buluşmalarıyla gençlere “Ege nedir, deniz nasıl okunur, yelken nasıl duyulur” sorularını pratikte cevaplıyor. Bu nedenle Hippoi’nin yolculuğu bitince anı fotoğrafı değil, çoğalacak insan hikâyeleri kalacak.
Kentin desteği, kültürün taşıyıcısı tekne
Urla Belediye Başkan Vekili Dinçer Gözmen’in açılışta söylediği gibi, bu tekne bir taşıma aracı olmanın ötesinde bir “kültür elçisi”. Kıyı kentlerinin kimliğini besleyen denizcilik hafızası, Hippoi Teknesi sayesinde yeniden görünürlük kazanıyor. Limanlara yanaştığında yalnız bir tekne gelmiş olmayacak; Homeros’un, Odysseia’nın ve Ege masallarının hafızası da kıyıya demir atacak. EnerjiSA desteği, kamusal değeri yüksek kültür projelerinin sürdürülebilirliğine örnek teşkil ederken, yerel yönetimler ve sivil toplumun birlikte hareket etmesi, “kıyı-kent-deniz” üçgeninde yeni işbirliklerinin de kapısını aralıyor.
Hippoi Teknesi, Homeros’un metnini yeniden yazmaya değil; metnin yazıldığı denizi yeniden okumaya niyetli. Odysseia, bir kahramanın başına gelenlerden ibaret değildir; rüzgârı takip etmenin, gökyüzünü pusula kılmanın, kıyılara saygıyla yanaşmanın bilgisidir. Ege’de başlayacak bu sefer, işte o bilgiyi bugünün gençlerine, denizi uzaktan sevenlere ve kıyıda büyüyen çocuklara aktarmayı amaçlıyor. 30 Ağustos’ta yelkenler fora olduğunda, Urla sahilinde duyulacak ilk ses belki bir düdük olmayacak; rüzgârın, ahşabın ve suyun birbirine değdiği o eski, tanıdık şarkı olacak.
Yorumlar
Yorum Yap