İlk düğme yanlış iliklendikten sonra diğerlerinin doğru olmasını beklemek yanlış elbette.

Ama biz, yine de, bütün saflığımızla, bir umut bekledik…

Oysa isimler değişince düzen değişmiyormuş, öğrendik.

***

Taa genel seçimler zamanı başladı hatalar zinciri. Bizim “Piro”, parti içinde saysan 14 kişinin tanımadığı 14 kişiyi İzmir’den milletvekili yaparak hem kendini yaktı, hem partiyi ateşe attı.

Sonrasında yok değişimdi, yok yenilenmeydi derken hallaç pamuğu gibi birbirine girdi parti. Ne örgüt kaldı, ne liyakat, ne vefa ne sadakat…

Partinin Genel Kurulu öncesinde yapılan il ve ilçe kongrelerinde “değişim” adı altında “değişik” simalar pıtırak gibi ortaya çıkıp başkan oldu, yönetici oldu.

Onların suçu değil tabii. Partililer, delegeler bu isimleri seçerken liyakate bakmadı, ideoloji aramadı. Biraz algı yönetimi, biraz sürekli aynı isimler etrafında dönmenin bıkkınlığıyla karşı cenahta kim varsa bastılar mühürü…

***

Sonra ne mi oldu?

“İşini bilmeyen kasap, ne satır koydu ne masat..”

Nasreddin Hoca misali, kendi bindikleri dalı keserek başladılar işe. Önceki dönemlerde nasıl dışlandıklarını anlatarak göreve gelenler, ilk iş olarak kongrede karşılarına çıkan ve rakiplerini destekleyenleri partiden uzaklaştırdılar.

İş bilmezlikleri yüzünden, işi bilenleri de yanlarına yaklaştırmadıkları için parti Çarşamba Pazarı’na döndü.

Daha göreve gelir gelmez kendi yakınlarını işe yerleştirme derdine düşenler, Genel Merkez’in aksi yönde tebliğ edilmiş kararına rağmen yerel seçimlerde başkan adayı olma yarışına girdi. Bu da, zaten zayıf olan yönetimi daha da zayıf hale getirdi.

Ardından “başkan adayı da bizden olsun” telaşına girdiler. Kendilerinden olsun da, kazanıp kazanmaması önemli değildi. Beceremeyeceklerini anlayınca “o olmayacaksa bu da olmasın” baskısıyla ili ve genel merkezi darladılar…

Sıra meclis üyeliklerine gelince daha büyük komediler yaşanmaya başladı. Ben diyeyim komedi, siz anlayın trajedi…

İlçe Kongresi’nden gelen kin ve hırs hala devam ettiği için, mavi listenin ve destekçilerinin neredeyse tamamının üstü çizildi peşin peşin.

Sonra kalanlardan yapılan listede mesela Şakran unutuldu, yok sayıldı; partinin Gençlik Kolları kenara atıldı; Cici Sokağın sesi dinlenmedi; kesinleşmiş hükmü olduğu için siyasi yasağı bulunanlar listenin en başına yazıldı…

Hal böyle olunca, kendi yazdıkları isimler, kendi yayınladıkları listelere tepki gösterdi, istifa etti, adaylığını geri çekti…

***

Burada bir es verip önemli bir detayı anlatalım. Bu garabete ister gülün, ister ağlayın:

Meclis üyesi aday adaylarından biri, listede ismini göremeyince “madem aday yapmadınız, paramı geri verin” diye ortalığı ayağa kaldırdı. Baş edemeyeceğini anlayan ilçe yönetimi de adaylık başvurusunda alınan bağışı iade etti. Hem de partinin resmi banka hesabından, dekontlu, belgeli halde…

Tabii içlerinde işten anlayan kimse olmadığı için, biri de çıkıp “yahu bu yanlış, yasaya hukuka aykırı, saymana zimmet çıkar, ilçe yönetimini görevden bile alabilirler” demedi.

Neyse ki, başvuru yapıp listeye giremeyen diğer adaylar emsal gösterip “O’na verdiniz biz de geri isteriz” diye sıraya girmedi…

***

Neyse; konumuza geri dönelim:

Ortada dönen bir sürü akçeli dedikodu ise işin cabası… Yok bir yöneticinin borçları kapatılmış, yok birileri partinin parasını kripto paraya yatırmış, yok kampanyayı falanca finanse ediyormuş vs.

Belgelenmemiş hiçbir iddiayı dikkate almadığımız için bu konuları yok sayıyoruz.

Ama bir avuç insanın zor toplandığı merkez seçim ofisi açılışı belgeli.

Çok kalabalık olacak diye dışarı dev ekranlar konulup otelin toplantı salonunun ancak doldurulduğu Proje Tanıtım Toplantısı belgeli.

Rakip adayın her mesajı onlarca kişi tarafından anında tekrar tekrar paylaşılırken, bizim adayın sosyal medya mesajlarının bırakın paylaşılmayı, 40-50 beğenide kalması belgeli. Yani bırakın partilileri, ilçe yönetimi, gençlik ve meclis üyesi adayları bile paylaşmıyor, beğenmiyor. Bu da belgeli…

***

Çağatay Güç’ün en büyük handikapı mevcut İlçe Yönetimi. Tüm koşullar bu kadar uygunken, karşısında iki dönemin yorgunluğunu ve yıpranmışlığını taşıyan bir aday varken, rakip adayın oylarının çokça bölüneceği 14 başkanlık talibinin olduğu bir atmosferde; maalesef yel değirmenlerine karşı yalnız başına savaşıyor.

31 Mart’a kadar kıldan bir köprüde ilerliyor. Geçerse, tek başına mevcut ilçe yönetimini de kurtaracak; sırtındaki yükün ağırlığıyla geçemezse, kendi siyasi hayatını da bitirecek!

***

Peki bunları niye yazıyoruz?

Hiçbir şey için geç değil çünkü…

Halen birilerinin silkinip kendine gelmesi, yanlıştan dönülmesi için vakit var.

Yoksa…

 

“Emice” sevdasıyla, iç çekişmeler ve ayak oyunlarıyla kaybettiğimiz 10 yılın üstüne bir beş yıl daha eklememize ramak kaldı!..